Sosyal bir hayatın içinde var olan insan farkında olmasa da isimlerini ve özelliklerini bilmese de birtakım savunma mekanizmalarını kullanır. Bunların kullanımı kimi zaman kişiyi psikolojik olarak ayakta ve güçlü tutarken kimi zaman da daha büyük sıkıntılara yol açabilir. Bu mekanizmaların özelliklerini bilmenin konu hakkındaki farkındalığımızı artıracağını düşünüyorsak şu soruları sormalı ve öğrenerek değişime hazır olmalıyız: “Bu mekanizmalar nasıl ortaya çıkar, bizi ve çevremizi nasıl etkiler?”


Öncelikle “benlik” kavramı ile başlayalım izaha. Benlik, kişinin çevreye uyumunu sağlamak için çaba gösteren bir mekanizmadır. Altben, doyum ararken bu arada üstben kurallara da uymaya çalışır. Katı kurallar ben’i zorlar ve güç duruma düşürürse çözüm yolu olarak çeşitli savunma mekanizmaları kullanır. Bu mekanizmalar kimi zaman benliği korur ve güçlendirir kimi zaman da hastalık halini alabilir. Kişinin bu ruh hali ile gerçekleştirdiği savunma refleksini, anne ve babaların da adeta kendi benliklerinin bir parçası olarak gördükleri evlatları ile ilgili durumlarda da kullandıklarını çeşitli vakalarda görebiliyoruz. Şimdi bu mekanizmaların bazılarının veli savunma mekanizmasına nasıl dönüşebildiğini ve kendilerini, çocuklarını nasıl etkilediğini başlıklarıyla inceleyelim:

YANSITMA:

Kısaca kendinde olan kusurları başkasında görmektir diyebiliriz. Kendinde olan kusurları bilmek bunları kabul edebilmek genelde insanların zorlandığı hususlardandır. Ancak bir başkasının kusurunu görmek ve bu kusurun bizi ya da çocuğumuzu olumsuz yönde etkileyen bir sebep olarak değerlendirmek anne babayı rahatlatan, sırtından geçici olarak yük alan bir tutumdur.
Çocuğun koltuktan düşüp sonra onu tekmelemesi bir yansıtma örneğidir. Ayrıca başarısız olunan dersle alakalı “Öğretmen bana taktı.” demek ya da anne babanın bu dersle ilgili olarak sadece öğretmeni sorumlu tutup suçu öğretmene atması durumları çocuğun koltuğu tekmelemesinden farksızdır.
Bu tutum, geçici ruhsal rahatlığa sebep olsa da gerçek sorunu ortadan kaldırmayacağı için ileride aynı sorunlarla belki de daha büyükleri ile karşılaşmak kaçınılmazdır.
İNKÂR: Kabullenilmesi kişiye zor gelen olay ya da durum hiç yokmuş gibi kabul edilmesidir.
Babası vefat eden bir çocuğun hafta sonunu nasıl güzel geçirdiği ile alakalı hikâyeler anlatması buna iyi bir örnektir. Ya da okulda şiddete meyil gösteren bir çocukla alakalı olarak anne babanın çocuklarında zaman zaman evde ya da arkadaş ortamında şiddet içeren hareketlerini gördükleri halde öğretmenlerine bizim çocuğumuz çok sakindir, karıncayı bile incitemez tarzı değerlendirmeleri de inkârdır.
Bu durumu kabullenmemek demek, çözüm üretmemek ve çocuğun ileride daha üzücü olayları karışması ile zarar görmesi ya da başkasına zarar vermesi demektir.


YÖN DEĞİŞTİRME:

Bu mekanizmada kişi kızgınlığını, öfkesini asıl kızılan kişiye değil de daha az zarar göreceği kişiye yöneltir. Böylece kendini daha büyük tehlikeden koruduğunu düşünür, dişine göre uygun bulduğu diğer muhataba yönelir.
Çalıştığı iş yerinde patronun baskı ve belki hakaretlerine maruz kalan bir babanın bunun acısını evde eşinden çıkarması yön değiştirme zincirinin başlangıcıdır aslında. Eşinden şiddet gören annenin evladına şiddeti yansıtması ile devam eden süreç evde şiddeti öğrenen çocuğun bunu arkadaşlarına ya da evdeki evcil hayvanına yöneltmesi ile son bulur.
Çocuklarımızın söylediklerimizden ziyade ayak izlerimizi takip ettikleri gerçeğini aklımızda tutarak onları daha kolay ve güzel insanlar olarak yetiştirebileceğimizi unutmayalım.

MANTIĞA BÜRÜNME:

Bu mekanizma için başarısızlıkla sonuçlanan konular için “bahane bulma” da diyebiliriz.
Kırmızı ışıkta geçen şoförün, yol boştu herkes geçti, demesi buna bir örnektir. Okul kıyafeti ile
bir türlü okula gelmeyen çocuğu ile ilgili olarak velinin, “Arkadaşları da giymiyormuş, serbestmiş.”
demesi de benzer bir tutumdur.
POLYANNACILIK: Mantığa bürünmenin bir üst seviyesi diyebiliriz. Hayatta yaşanan her olaydan olumlu
bir sonuç çıkarmak anlamına gelmektedir. Her zaman “Beterin beteri var.” diye düşünen kişiler yaşanan
olaylar ne kadar kötü olursa olsun ona iyi tarafından bakarlar.
Çocuğu ciddi bir üst solunum yolu enfeksiyonu kapmış olan bir annenin “Yine de şanslıymışız ki
daha kötü bir hastalık çıkmadı.” demesi kişiyi daha büyük bir üzüntüden korumaya çalışan savunma
mekanizması yaklaşımıdır.
Bir veli olarak bizler de zaman zaman üzüntüyü ve sıkıntıyı hayatın doğal akışı içinde
yaşamalıyız. Problemi yok saymak, çözüm noktasında gecikmeye sebep olacaktır. Bizler üzüldüğümüz
gibi çocuklarımızın da acılarla, sıkıntılarla yüzleşmelerine fırsat vermek, onları konforumuza dahil
ettiğimiz kadar acılarımıza da dahil etmek, hayata hazırlık adına daha sağlıklı bir tutum olacaktır.

GERİLEME:

Çocuk ya da yetişkin fark etmeksizin kişinin ihtiyacı, yaşına uygun olarak karşılanmadığında
önceki gelişim aşamasına dönüş yaşanır. Bu mekanizmanın kullanımına küçük yaş gruplarında çocukları
olanların daha çok şahit olduklarını söyleyebiliriz.
Kardeşi yeni doğan ve anne babanın ilgisine daha çok ihtiyaç duyan çocukların parmaklarını
emmeye başlaması, alt ıslatması, bebeksi konuşmalara dönmesi bu duruma en net örneklerdir.
Yetişkinlerde ise yaşanan sevgi yoksunluğu sebebi ile oral döneme geçiş görülür ve bu kişiler aşırı yemek
yemeğe başlar. Sevgi ile bulamadığı hazzı, bebekliğinde olduğu gibi ağzı ile arar.

SAPLANMA:

Kişiliğin bazı yönlerinde gelişimin durması olgunlaşmanın gerçekleşmemesi demektir. En
yaygın yanlış ebeveyn tutumlarının sonucu olarak ortaya çıkan durumdur. Daha çok annelerde görülen
“Helikopter Anne” tutumu çocukları bu noktaya getiren unsurlardandır.
Helikopter anne sürekli çocuğun tepesinde olan ayakkabısını bağlayan, üstünü giydiren, çayını
karıştıran, yemeğini yediren, elinden tutup çocuğunu okulun içine kadar sokan, onun ödevlerini dahi
yapan annedir. Zaman zaman babaların da dâhil olduğu bu durum çocukların sorumluluk
yüklenebilmesinin önünde bir engel olur ve çocukta her zaman bir başkasına bağımlı olma sorununu
ortaya çıkarır.
Anne baba olarak bizlere düşen görev özgüvenli çocuklar yetiştirmektir. Bunun yolu da onlara
yardımcı olmak ama fırsat da vermektir.


DÖNÜŞTÜRME:

Zorlayıcı duyguların bedensel olarak yaşanmasıdır. Gerçek organik bir nedeni olmayan
bedensel hastalık belirtileri düzeyinde ortaya çıkan bir savunma mekanizmasıdır Aşırı tepki ve korku
yaşayan histerik kişilerde sıkça görülür.
Çocuklarımızın girdiği sınavlarda başarılı olmalarını her anne baba ister. Ancak bu durumu uç
noktalarda yaşayıp çocuğun en ufak bir başarısızlığında ya da yüz yerine doksan aldığında dünyanın
sonu gelmiş gibi hissetmek, üzülmek, çocukla tartışmak ve sonuç olarak da baş ağrısı ve bayılma gibi
sonuçların ortaya çıkmasına sebep olmak buna örnektir.
Çocuklar üzerinde oluşturulan bu baskı onlara olumsuz kaygı olarak geri dönecektir. Bizlere
düşen şey sınav sonuçları ne olursa olsun onları çok sevdiğimizi göstermek, bizim için ne kadar değerli
olduklarını hissettirmektir.

Bursa Özel Osmangazi Okulları

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Destek Hattı